Τουρκικά άρθρα

OSMANLI AVAM TAKIMI TÜRK HALKINA “EŞEK” DERDİ

Osmanlı İmparatorluğunun saray erkânı, birçok ileri gelen ulema takımı, Öztürkçe konuşan Türk halkını, Türk köylüsünü ve dilini küçümserler, kimileri aşağılarlardı. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu vb daha nice halk ozanları, Öztürkçe, halkın dili ile şiirler söylerken, padişah dâhil, öteki Osmanlı aydınları şair ve yazarları (Divan Edebiyatında olduğu gibi), yazdıkları kitaplarda, devlet yazışmalarında Arapça, Farsça, Türkçe karışımı, Ne Türkün, ne Arabın, ne de İranlıların Osmanlıca denilen ve halkın anlayamadığı bir dil kullanıyorlardı. Bu nedenle halkla devlet arasında bir kopukluk bile oluyordu. Halkın anlayamadığı Osmanlıca ile yazışma ve konuşmayı “aydın olmak” olarak görüyorlardı. Osmanlı aydınları, halkın öz dili olan Türkçeyi konuşan halkı küçümsüyorlar, Türkçeyi “kobat dil”, Türk Halkını da “Kaba Türk” diye aşağılıyorlardı.

Κατηγορία: 

POMAÇI NAPREŞ

 

 

POMAÇI NAPREŞ

 

Pomak halkının dili artık sadece sözlü bir dil değil,  artık yazılmıyan  bir dil de değil. Kendine ait kelimeleri sözlüğü, okuma kitabı ve hikayeleri ile koskoca bir dil. Bulnarın Pomakça yazılmasına başladı bile.

Tüm bunlara, ilk kez bugün “Sevgi” adlı Pomak diliyle yazılmış bir gazette eklendi.

Dilimize sevgi.

Κατηγορία: 

Hıdrellez-Gergöv-Gergövden

Ιμπραχήμ ΚενάρMayıs’ın 5′i Anadolu, Balkan ve Kafkas coğrafyasında yaşamış eski halkların yazınbaşlangıcı olarak kabul ettikleri gündür. Bu nedenle çok eski zamanlardan beri ‘yılbaşı’ya da ‘yazbaşı’ bayramı olarak kutlandığı bilinmektedir. Özellikle köylerde, halktakvimine göre yıl iki bölüm olarak kabul edilmektedir. Bunların biri yaz, diğeri dekıştır. 6 Mayıs ile 7 Kasım arasındaki 186 gün yaz,8 Kasım ile 5 Mayıs arasındaki 179 gün de kış günleridir. 8 Kasım’da başlayıp 5 Mayıs’ta sonaeren kış günlerine ise Kasım günleri denmektedir.
 
Hıristiyanlık ve İslamiyet öncesinden beri yapılanbu kutlamaların pagan inanışlarlada bağlantısı olduğunu söylemek kaçınılmaz bir gerçekliktir.
 
GREEN MAN/YEŞİL ADAM
Tek tanrılı günümüz modern dinleri kendilerini dayatırken bu tür pagan inanışlarını yasaklamaya gayret etmiş ancak toplum kültüründe izleri silinemeyecek derecede yer edenleri kendi inanç akideleri ile yeniden tanımlama yoluna gitmişlerdir. Hıristiyan teolojisinin yok edemediği bu geleneğin pagan ‘Green Man/
Yeşil  Adam’ inanışı ile bağlantısını koparabilmek için ‘Saint George’ bayramı olarak kutsamayı tercih ettiğini görebilliyoruz.
 
Saint George isminin seçilmesindeki etken, Saint George kişiliğinde bulunan ‘pagan kültlerini yasaklama’ arzusu açıkça görülmektedir. Çünkü o Pagan tapımını reddetttiği için Romalılar tarafından öldürülen bir ‘kahramandır’. Kökleri pagan inanışlarına dayanan bir bayramın onun adına kutsanması şeklen korunan geleneği ‘içerik’ yönünden hıristiyanlaştırma niyetlerini açığa çıkarıyor. Ancak garip bir paradoksa da yol açar bu.
 
Çünkü teolojistlerin niyetlerinden bağımsız olarak geleneğin yeni adını benimseyen insanlar; pagan efsane kahramanlarına dair inançlarını bu kez ‘Saint George’ adında yaşatmayı sürdürmüştür.
 
Yüzyıllar sonra gelişen İslamiyet döneminde de Hıristiyanlığa rağmen halk inançlarında ‘Green Man/Yeşil adam’ kültünün hala yaşatıldığı günümüz itibariylede görülmektedir. İslam teolojisinin Hiristiyanlığa benzer kaygılarla giriştiği yeniden tanımlayarak kutsama faaliyetinde öne çıkan ‘Hıdır’ adının etimolojisi buna işaret etmektedir. Sözcük Arapça’da ‘yeşil’ anlamı veren ‘hadr’ sözünden türemiştir. Hızır; ‘Yeşil Adam/Green Man’ anlamına gelir. Kur-an’da açıkça ‘Hıdır’ adından söz edilmemiştir. Kehf Suresi’nde (60-82. Ayetler) isim verilmeden anlatılan kişinin Yeşil Adam (Hıdır) olması gerektiği kanısına varılarak, eskiden beri halk inançlarında yaşayan bir kült kahramanı ile Kur-an arasında bağ kurma yoluna gidilebilinir.
 
Κατηγορία: 

“Γέφυρα …Φιλίας!” Η αποκάλυψη της Τουρκικής Υποκρισίας

Ιμπραχήμ ΚενάρΟ Ιμπραχήμ Κενάρ είναι Πομάκος αγωνιστής, ο οποίος μετά από μακρόχρονη παραμονή στις τουρκικές φυλακές κατέφυγε στη Σουηδία, υπό την προστασία των Ηνωμένων Εθνών.
 
Αγωνίζεται για να αποτρέψει την αφομοίωση των Πομάκων τόσο από το τουρκικό όσο και από το Βουλγαρικό κράτος και γι αυτό το λόγο η δράση του αντιμετωπίζεται εχθρικά.
 
Ο Ιμπραχήμ Κενάρ διατηρεί επαφή με τη Ζαγάλισα και κατά καιρούς μας στέλνει αξιόλογα κείμενά του.
 
Σήμερα, δημοσιεύουμε ένα εξαιρετικό άρθρο με τον ειρωνικό τίτλο «Γέφυρα Φιλίας», όπου ξεσκεπάζει το υποκριτικό ενδιαφέρον και τον «έρωτα», όπως περιπαικτικά αναφέρει, των Τούρκων για τους Πομάκους. Ειδικότερα, καυτηριάζει το 4ο Φεστιβάλ των Τούρκων των Βαλκανίων το οποίο πραγματοποιήθηκε στην Μανίσα της Τουρκίας και ειδικότερα στην πόλη Karaağaçlı (14-16/5/2010), όπου κλήθηκαν και εκπρόσωποι των Πομάκων.
 
Το κείμενο εστάλη στα Τουρκικά και το δημοσιεύουμε αυτούσιο, διότι έτσι εκτιμούμε ότι θα το διαβάσουν και νεαροί Πομάκοι, οι οποίοι -δυστυχώς- δεν γνωρίζουν καλά, ούτε πομάκικα, αλλά ούτε και ελληνικά. Η ευθύνη δεν βαρύνει τους ίδιους, αλλά περισσότερο το αναποτελεσματικό ελληνικό εκπαιδευτικό σύστημα. Το μήνυμα του άρθρου του Ιμπραχήμ Κενάρ, απευθύνεται κατά προτεραιότητα σε αυτή την κατηγορία των Πομάκων.
 
«Sevgi Köprüsü»
 
Uzun yıllardır balkanlarda özellikle Rodop bölgesinde Türkçe bilmeyen Pomakların nasıl asimilasyona tabi tutulacakları gerek Bulgar gerekse Türk taraflarınca sürekli gündemden düşmeyen bir konu olmayı sürdürdü.
 
Bu faaliyetlerde Bulgar tarafı çok gereksiz bir inatla kaba yöntemler seçerek Pomak halkının daha çok tepkiselleşmesine yol açtı.
 
Κατηγορία: 

Ben Pomakım!

Adım Şerif Mustafa 1968 yılında Eskeçe’de doğdum, okul cağına gelene kadar Evmiron’da oturuyorduk, annem ve babam oradaki tekkenin bakımını yapıyorlardı. Okul çağına geldiğimizde kasabanın içine taşındık.

Σερήφ ΜουσταφάOkula başlayana kadar evde ve dışarda sadece Pomak dilini (ana dilimizi) kullanıyorduk. İlkokula aşamahaledeki miyonotikoda başladım ve bize aslen yabancı olan türk dilini, türk tarihini öğrenmeye başladım, cocuk olduğum için bunun ileride nasıl bir sonuç getireceğini anlayamazdım ne yazik ki bizim büyüklerimiz de bu oynanan oyunu kestirememisti. 6 senelik bir ilk okul süreci Pomak dilini beynimizden silmey eyeterli oldu ve hattak endimizi türklüğe daha yakın hissetmemizi sağladı, kendi aramızda dahi türkce konuşmaya başlamıştık, türktarihini, kültürünü ögrendik, amaaynı andadakenditarihimizi, dilimizi, kültürümüzü unuttuk. Milletgazetesinin 10 temmuz 2008 tarihinde sayın FeyzullahH. Kaya Beyinyazısında (Yıllarca yasak bölge adı altında yaşayan soydaşlarımızın bir kısmı adeta Yunan-Pomak asimilasyonuna maruz kalarak yaşamak zorunda bırakılıyor) diyey azıyor. Bendeşimdisoruyorum. Acaba ilk okuldan başlayarak biz Pomakları türkleştirmekle kim asimilasyon
uyguluyor;
 
Κατηγορία: 
Εγγραφή στο Τουρκικά άρθρα